Metafiziğe İnanmak, doğaüstü olay yaşamış ve bu konu ile ilgili eğitim almış, direk Metafiziğin içinde yetişmiş insanlar için elbette kolaydır. Ancak kolay olmayan Metafiziği varlığını kabul etmeyen ve doğaüstü bir çok örneği bilim merceğine sıkıştırmaya çalışan, inkarcı zihniyet yapısının değiştirilmesinin zorluğudur.
İnanç bir konuya, duruma ya da insana güvenme ve bağlanma anlamına gelip, bilginin bittiği yerde yani, bilinmeyenin başladığı yerde kendini gösterir. Bu durum, bilinen için söz konusu değildir, bilinmeyene inanılır ya da inanmaya çalışılır. Her inancın altında bir bilgisizlik yatar. İnsanlar, bilmediklerini hayal güçleriyle tamamlamaya çalışmışlardır.
İsmet Zeki Eyüboğlu’na göre: “İnanç, bir kimsenin günlük hayatını, davranışlarını etkileyen, başkalarından öğrenme yoluyla kazanılan düşünce varlığıdır. Onun edinilmesinde kişinin deneme yoluna sapması, geçerliliğini kendi yaşamasında geçen bir olayla tanıması gerekli değildir. İnanç denemeden, akıl kurallarına, mantık ilkelerine uygulamadan benimsenen, genel geçerliliği yalnız başkalarından aktarılan olaylara, söylentilere borçlu olan bir düşünce ürünüdür…”
İnançlar, doğruluğu sınanabilen kavramlar olmayıp sadece bir doğru sunma durumu ve tasarımdır. Onların mutlaka bir gerçeğe uygun olması gerekmez. Bu yüzden masallardan metafiziğe kadar bütün hayal ürünlerini kapsarlar. İnanç bilginin bittiği yerde başlar. İnsanlar bilmediklerini hayal gücüyle tanımlamaya çalışırlar. Pratikte denetlenen inanç, inanç olmaktan çıkar.
Olağanüstü Varlıkların Özellikleri Yaşadıkları Yere Göre Farklılaşır mı?
Ayrıca konuyla ilgili sözlü aktarımlarda olağanüstü varlıklar, yerel yaşayışın özellikleri içine yerleştirilmiştir. Deniz kenarında, ormanlık bölgede, bozkırda, dağlık yörelerde yaşayanlar tanık olduklarını iddia ettikleri olayları, bölgesel özellikleri yansıtarak anlatmaktadırlar. Bu aktarımlarda yörenin coğrafyası, dil özellikleri, yeme içme alışkanlıkları, yaşayış ve dünyayı algılayış tavırları dikkat çekici biçimde farklılaşır. Mesela Karadeniz bölgesindeki cin-peri hikâyelerinin arka planı ile Güney bölgelerimizdeki anlatmaların arka planı farklıdır. Fakat bütün hikâyeleri birleştirici özellik ise hepsinde gerilim, korku, merak unsurlarının çok yoğun olmasıdır. Hatta tema bunların üzerine kuruludur. Bu yüzden cin-peri hikâyesi dinleyen çocuklar oldukça etkilenir. Bu anlatılanların mesajları da vardır. Temiz olmak, temizlik kurallarına uymak, bebeklerin ve lohusaların sağlığına dikkat etmek, bilinip tanınmayan insanların çağrılarına kulak vermemek, küçük çocukları koruyup, kollamak, geç saatlerde her türlü tehlikeye açık, ıssız yerlerde dolaşmamak, başıboş dolaşan hayvanlara dikkat etmek, din ve ahlak kurallarına uymak, bunların başlıcalarıdır.